tedavisi, belirtileri, Hakkında Bilgi, Nedir

Böbrek Taşlarını Önlemek İçin Nasıl Beslenmeliyiz?

Böbrek taşı oluşan kişiye doğru bir beslenme programı uygulamak için öncelikle taşların yapısını belirlemek gerekir: Oksalat ya da fosfat taşları kalsiyum ve oksalik asit içermeyen gıdaların alınmasını, ürik asit taşları ise pürin içeriği düşük bir beslenmeyi gerektirir.

Böbrek Taşları endokrin bir hastalık sonucu or­taya çıkabileceği gibi, idrar yolu darlığı­na ya da enfeksiyonlarına da bağlı olabilir. Bazı durumlarda ise taş oluşumu hiçbir nedene bağlanamaz. Taş oluşumunda şu nedenler rol oynar:

• İdrarda çözünebilirliği fazla olmayan maddelerin aşırı miktarda birikmesi;
• idrarın pH’ının yani asitlik derecesinin değişmesi ya da idrardaki su oranının azalması;
• çeşitli nedenlerle idrara geçen, ölü hücre döküntüsü, kan pıhtısı ya da bak­teri birikintisi gibi organik maddelerden oluşan bir çekirdeğin çevresine az çözü­nen maddelerin çökmesi.

BESLENMENİN AMACI

İdrar yollarında taş oluşumuna yatkın kişilerde, bu oluşumu engellemek için iki yola başvurulabilir: Taş oluşumuna ve büyümesine yol açan, çözünmesi güç maddelerin alımını mümkün olduğunca sınırlayan bir diyet uygulamak; idrarda­ki fiziksel değişiklikleri düzeltmek.
Başlıca dört tip taş vardır: Kalsiyum oksalat, kalsiyum fosfat, ürat (ürik asit) ve sistein. Böbrek taşlarının büyük bölü­mü bu maddelerin iki ya da daha fazla­sından oluşmuş karma taşlardır.

Oksalat taşı:
Oksalat en sık görülen böbrek taşıdır. İdrar yolları taşlarının yaklaşık yarısı, kalsiyum oksalattan oluşmuştur. Oksalik asit doku metabolizmasının atık ürünlerinden biridir.
Böbreklerinde oksalat taşı bulunan hastaların büyük bölümünün oksalat metabolizmalarında herhangi bir bozuk­luk saptanmamıştır.

Bu hastalarda böbrek taşı oluşumu ya idrarla aşırı kalsiyum atılmasından ya da idrardaki kalsiyum oksalat kon­santrasyonunun normal obuasına karşın idrarın fiziksel ya da kimyasal yapısın­daki olası bir bozukluktan kaynaklanır.
Hastaların yalnızca küçük bir bölü­münde doğumsal metabolizma bozuklukları saptanmıştır; bu kişilerde oksalat üretimi ve buna bağlı olarak idrardaki düzeyi aşırı miktarlardadır.

Birincil hiperoksalüri denen bu has­talıkta oksalat yalnızca idrar yollarında değil, böbrek özekdokusu ve başka do­kuların içinde de birikir.

Bu hastalara idrardaki oksalik asit ve kalsiyum yoğunluğunu olabildiğince azaltmaya yönelik bir diyet uygulanma­lıdır. Bu nedenle oksalik asit bakımın­dan zengin besinlerden kaçınılmalı, ay­rıca domates, kuşkonmaz ve fasulye gi­bi orta miktarda oksalik asit içeren be­sinlerin bile idrar yollarında tahrişe yol açabileceği unutulmamalıdır.

İdrarında aşırı miktarda kalsiyum bulunan kişilerin ise kalsiyum bakımın­dan çok zengin olan, süt ve süt ürünleri­ni mümkün olabildiğince az yemeleri Önerilir.

Fosfat taşı: Fosfat çökmesi sonucunda taş oluşumu idrarda normalden daha az asit olduğunda gerçekleşir. Bunlar ge­nellikle kalsiyum fosfat ve amonyum fosfat ya da magnezyum fosfat taşlan­dır. Saf fosfat taşı oluşumuna ise yalnız­ca kronik idrar yolu enfeksiyonu sonu­cunda asitliğini yitirmiş, alkalileşmiş id­rar ortamında rastlanır. Alkalileşmiş id­rarı yeniden asitleştirmek için ilk akla gelen etten yana zengin bir diyet uygu­lamak olabilir. Ama bu tür bir beslenme vücuttaki fosfat miktarını artıracağın­dan uygun olmayacaktır.

Bazı olgularda taş, daha Önce çök­müş kalsiyum oksalatın çevresinde kal­siyum fosfatın birikmesiyle oluşmuştur; bu durumda oksalik asit ve kalsiyum­dan yana zengin besinlerin azaltılması gerekir.
Genelde fosfat taşının yapısı ne olursa olsun ve oksalat taşıyla beraber olsun ya da olmasın, fosfat ve kalsiyum bakımından zengin olmayan bir beslen­me Önerilir. Taşla birlikte kronik bir id­rar yolları enfeksiyonu söz konusu’ol­duğunda enfeksiyonun giderilmesine yönelik bir tedavi uygulanır. Ayrıca ba­zı ilaçlarla idrarın asitliliğini artırma yo­luna gidilir.

Ürik asit taşı: Ürik asit taşı oluşu­mu başlıca belirtisi aşırı Ürik asit üreti­mi olan bir metabolizma hastalığına bağlıdır.
Vücuttan ürik asit atılımını artıran ya da ürik asit oluşumunu engelleyen ilaçların kullanılmaya başlamasıyla gut ve hiperürisemi (kanda ürik asit mikta­rının artması) tedavisinde beslenmenin önemi azalmıştır. Bu ilaçlar sayesinde kanda Ürik asit yoğunluğu azaltılarak, bu kristallerin eklem ya da böbreklere çökmesi engellenmekte, böylece hasta­lığın ilerlemesi Önlenmektedir. Bunun­la birlikte plazmadaki ürik asit düzeyi­ni artıran pürinin alımını sınırlayan bir beslenmenin tedaviye Önemli katkılar­da bulunabileceği unutulmamalıdır.
Pürin içermeyen gıdalarla beslenen kişilerin kanında ürik asit azalır. Bu azalma aynı diyeti uygulayan guüu hastalarda daha da belirgindir. Normal bir beslenmede bulunan pürin miktan ise idrarla ürik asit atımım yaklaşık iki kat artırır. Öte yandan düşük kalorili gıdalara ağırlık veren bu fliyet genelde Şişman olan gut hastalarının zayıflama­larını da sağlar. Beslenmeye yeterince dikkat edilmemesi genellikle akut gut nöbetlerine yol açar.

Normal beslenmede bulunan bazı yiyecek ve içecekler pürin içermemek­le birlikte ürik asit oluşumunu ve ürik asitin idrarla atımını artırabilirler. Bu gıda maddelerinin başında yağ bakı­mından zengin besinler, meyvede bulu­nan früktoz, tatlılar ve başta şarap ol­mak üzere alkollü içecekler gelir. Gutlu hastalar aşırı yemek yememeye özen göstermeli, aynca yağ ve şeker bakı­mından zengin gıdalardan kaçınmalı­dırlar. Bir pürin türevi olan ürik asitin suda çözünülürlüğü çok sınırlıdır, bu nedenle eklem dokularında ve böbrek havuzunda birikerek taşlaşmaya yol açabilir. Ürik asitin 100 ml kandaki yo­ğunluğu erkekte 4,5-5 mg, kadında 4 mg’dir.

Gut hastalarında bazen ürik asit miktarı normalin iki katını aşan oranla­ra ulaşabilir; bunun nedeni aşırı pürin yıkımı sonucu ürik asit üretiminin art­ması ve idrarla atımının azalmasıdır. Pürinler, nükleoprotein denen ve hücre­lerin çekirdeklerinde önemli miktarda bulunan Özel bir protein sınıfının yapıtaşlarıdır. Pürinlerin bir bölümü vücuda besinlerle girer ve sindirim sürecinde nükleoproteinlerden ayrılıp bağırsaklar­dan emilerek dokularımızın nükleoproteinlerine katılır. Öteki bölümü ise dokularımızın hücrelerinde bulunur ve hücre yıkımı sonucunda açığa çıkarlar; böylece onları oluşturan maddeler kan dolaşımına geçer. Gerek beslenme ile alınan, gerek hücre yıkımı sonucunda açığa çıkan pürinler ya başka nükleo-proteinlerin sentezinde yeniden kullanı­lırlar ya da ürik asite metabolize olur­lar.
Sîstein taşı: Çok ender görülen bu ta­şın oluşumu kalıtsal bir aminoasit me­tabolizması bozukluğuna bağlıdır; teda­vide stilfürlü aminoasitlerin (metiyonin ve sistein) alımının olabildiğince azal­tılması önerilir. Bunun için bitkisel gı­da maddesi ağırlıklı bir diyet uygulan­malı, protein tüketimi sınırlandırılmalıdır.

Uyarı:

Hastanın günde en az iki litre su içirerek, bol miktarda idrar yapması sağlanmalıdır. Ürik asit taşı olanların alkali (bikarbonat) sulardan; stat ve oksalat taşları bulunanların ise oligomineralleri İçeren suları (vücutta az bulunan ve besinlerle dısandân alınması gereken mi­neraller) içmesi önerilir. Böbreklerinde taş bulunanlar alkollü içecek­lerden uzak durmalıdır.

Böbrek Taşlarını Önlemek İçin Örnek Beslenme (günde 125 mg pürin)

Sabah

Çok az şeker ya da sakarinle tatlandınlmış çay, kahve ya da acı kakao ile 200/250 mi süt; 40 gr ekmek ya da 3 bisküvi. Sütün yerini, çay, kahve, meyve suyu ya da taze meyve alabilir; ama üzüm, muz, kayısı, şeftali gibi yüksek oranda şeker içeren meyvelerden kaçııulmahdır.

Öğle
Domatesli pilav ya da makarna. (Sos için 10 gr yağ ya da tereyağından fazlası kullanılmalıdır.) 60 gr et, tavuk ya da balık; haşlanmış fasulye; 60 gr ekmek; 10 gr yağ eklenmiş 200 gr yeşillik; 200 gr meyve.

Akşam
Sebze çorbası; 30/40 gr pirinç ya da makarna (başta yumurta gibi nük­leoprotein bakımından zengin besinler olmak Üzere protein kesinlikle yasaktır); 10 gr yağ eklenmiş 200 gr yeşillik; 60 gr ekmek; 200 gr meyve, ikindi kahvaltısı olarak meyve, meyve suyu, yağı alınmış süj. ya da galeta.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Güncel Konular