Genetik değişime uğramış yiyecekler
İngilizce’de kullanılan GM kısaltması ‘genetically modified’ (genetik değişime uğramış) kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır. Genetik değişime uğramış yiyeceklerin kansere yol açıp açmadığı kesin olarak belirlenememiştir. Ancak yine de halk bu tür yiyecekler konusunda sık sık uyarılmaktadır. İnsanlar genetik değişime uğramış yiyeceklerin paketlerinde genetik değişim konusundan bahsedilmesini istemektedir. Hatta bu tür yiyeceklerin yasaklanması ve raflardan kaldırılması gerektiğini düşünenler bile vardır.
Genetik değişim besinde istenilen özelliğe ulaşmak için besini oluşturan genlerden birinin tespit edilip diğerlerinden ayrıştırılması esası üzerine kurulmuştur. Bu gen kopyalanır ve bir başka besin türüne eklenir. Genetik değişimin temelinde yatan düşünceye göre, bitkileri oluşturan en güzel ve sağlıklı genler bir kenara ayrılır, bir araya getirilir ve bu genetik karışım yeni bir besinin üretiminde kullanılır (bitkiler üzerinde gerçekleştirilebilen bu yöntem maalesef hayvanlar ve hatta insanlar üzerinde de uygulanabilir!). Örneğin, bilim adamları hiç çürümeyen domates, böceklenmeyen mısır ve patates ve en kalitelisinden soya fasulyesini bu yolla yetiştirebilmektedir. Soya bitkisi genelde bitkilerdeki zararlı böcekleri yok etmek için kullanılan zehire maruz kaldığından, genetik mühendisler de çareyi bu zehirli ilaçların neden olduğu tahribattan etkilenmeyecek nitelikte soya fasulyesi üretmekte bulmuşlardır. Bu uygulamaya göre, soya fasulyesini saran otlar ve yapraklar her ne kadar zarar görse de, genetik değişime uğratılarak korunmakta olan soya taneleri hiçbir zarar görmemektedir.
Soya fasulyeleri kullanılarak yağ ve un üretilebilir ve bunlar işlenmiş gıda maddelerinin %60’ında -örneğin, margarinler, salata sosları, yemek sosları, ekmek, kurabiye, kek, pizza, noodle (bir tür sulu erişte yemeği), dondurma, tofu (soya sütünün kesilmesi ile yapılan ve soya keki olarak preslenen bir gıda), tempeh (Endonezya ve diğer Güneydoğu Asya’da oldukça yaygın olan ve soya fasulyesinin fermantasyonu sonucu oluşan bir gıda), miso (Japon mutfağının ruhunu yansıtan tuzlu ve zengin çeşnili bir tatlandırıcı) gibi hayvani ürünlere alternatif olarak kullanılan işlenmiş bitkisel yiyeceklerde bulunmaktadır.
Genetik değişime uğramış yiyecekler güvenilir midir?
Bu sorunun cevabını kesin olarak bilemiyoruz. Ama aşağıdaki noktaları da mutlaka göz önünde bulundurmalıyız:m Hemen hemen her tüketici genetik değişim meselesini düşünmekten bıkmıştır. İngiltere’de halk, sığır eti ve deli dana olayından son ana kadar haberdar edilmemişti. Haberdar edildiğinde de oldukça geç kalınmıştı. Bu nedenle, devletin endüstri kuruluşlarını korumak için iş birliği yaptığı bile düşünülmüştü. Amerika’da, tüketicinin endişeleri ve içinde bulunduğu bıkkınlık organik gıda sektöründe patlamalar yaşanmasına neden olmuştu. Amerikan hükümetine soracak olursanız, yetkililer genetik değişime uğramış yiyeceklerin tamamen zararsız olduğunu ama halkın buna bir türlü inanmadığını söylemektedir. AB ülkelerinde ise, bir gıda maddesi eğer genetik olarak değişikliğe uğramış ise, bu durum pakette mutlaka belirtilmelidir. AB ülkelerinde halk genetik değişime uğramış yiyecekleri seçip seçmeme konusunda özgür bırakılmıştır. Ancak, Amerika’da bir gıda maddesinin genetik değişime uğrayıp uğramadığına dair herhangi bir bilgiyi paketlerde veya paketlere yapıştırılan etiketlerde bulmak imkânsızdır. Bu durumun gelecekte değişmesini umuyoruz. Yapılan anketlere göre, Amerikan halkının %80-90’ı genetik değişime uğramış yiyeceklerin paketler üzerinde mutlaka belirtilmesi gerektiğini düşünmektedir. Halk uyarıcı bilgiler ışığında genetik değişime uğramış yiyeceklerden mümkün oldukça uzak durmayı arzu etmektedir.
m Birçoğumuz gün geçtikçe alerjiden daha çok şikâyet etmekteyiz. Halk arasında alerji vakaları giderek artmaktadır. Alerjiler genellikle proteinlere bağlı olarak gelişmektedir. Genetik değişime uğramış yiyeceklerde alerjiye neden olabilecek birçok yeni protein ortaya çıkmaktadır. Genetik değişime uğramış yiyecekler (ölüme bile sebep olabilecek nitelikte) alerjik reaksiyonlara yol açar ya da insanları bu tür reaksiyonlara karşı daha çok hassas hale getirir. Bu noktada tekrar etmeliyiz ki, genetik değişime uğramış yiyeceklerin zararları konusunda çok net bir bilgi sahibi değiliz ve bu konu üzerinde ayrıntılı konuşmak şimdilik oldukça güç.
m Genetik değişime uğramış yiyeceklerin çok büyük bir besin değeri yoktur. Maalesef çok yakında, çok güzel görünen ama hiçbir besin değeri içermeyen meyve ve sebzelerle filelerimizi doldurur hale geleceğiz.
■ Genetik değişime uğramış amino asit, Amerika’da en az 37 kişinin ölümüne yol açtığı söylenen güçlü bir toksin maddesi içermektedir. Bu toksin maddesinin Amerika’da 1500’e yakın insanın sakatlanmasına neden olduğu da bilinmektedir. Hemen hemen her bitki “doğal toksinler” adı verilen toksik maddeler içerir, ancak vücudumuzun bitkilerin doğası gereği ortaya çıkan bu maddeler ile başa çıkması hiç de zor değildir. Genetik değişime uğramış bitkilerde doğal toksin oranının ne ölçüde değişeceği kesin olarak bilinmemektedir, ancak genetik değişimin toksin oranlarını kabul edilemez seviyelere çıkarmasından ve çok daha tehlikeli bir hale getirmesinden endişe duyulmaktadır.
■ İngiliz Tıp Birliği genetik değişime uğramış yiyeceklerin dünya çapında yasaklanmasına dair bir çağrı yapmıştır. Yeni İngiltere Tıp Dergisi ise “bitkilere uygulanan genetik değişim programı sonucu ortaya çıkan yeni mikrobik proteinlerin gelecekte ne gibi etkilerinin olduğunun henüz belirlenemediğini, kesin olarak tahmin edilemediğini ve günümüz şartlarında test edilebilir nitelikte olmadığını” vurgulamıştır. Bilim adamlarına göre, genetik değişime uğramış yiyecekler alerjik reaksiyonlara neden olabilir, kanser riskini artırabilir, vücutta antibiyotiğe direnç gösteren patojenlerin oluşumuna yol açabilir ve tehlikeli toksinler üretebilir.
■ Bu durumda hiç kimse genetik değişime uğramış meyve ve sebzelerin üretiminin güvenilir olduğundan bahsedemez çünkü genetik değişime uğramış meyve ve sebzeler uzun vadeli sonuçları açısından test edilmemiştir. Daha da kötüsü, genetik değişime uğramış gıdalar üzerinde yapılan güvenilirlik değerlendirmeleri bu gıdalar nedeniyle ortaya çıktığı düşünülen komplikasyonları tek tek ele almaktadır, yani bu tür değerlendirmeler uzun vadeli etkilerin hepsini bir arada ve geniş bir yelpaze çerçevesinde ele almak yerine ayrı ayrı sonuçlar çıkarmaya çalışmaktadır.
■ Genetik değişime uğramış gıdalardan kazançlı çıkan bizler değiliz, asıl kazanç bu gıdaların üreticilerine aittir. Özellikle de üreticilere çok fazla gelir getiren birtakım gıda maddeleri konusunda daha dikkatli davranmaya çalışmalıyız.
■ Genetik değişime uğramış gıdalar doğal yapımıza ve gelişimimize zarar verebilir. Bu zarar bir başladı mı, geri dönüşü oldukça zordur. Polenler, hayvanlar, kuşlar, su, vb. doğa unsurları genetik değişime uğramış yiyeceklerin taşıdığı toksik maddelerin çevremizde yayılmasına neden olarak durumun daha da kötüye gitmesine yol açmaktadır. Genetik düzeyde yapılan değişiklikler sonucunda, garip görünüşlü böceklerin ortaya çıkmasına neden olabiliriz. Böcek ilaçlarına ve antibiyotiklere karşı dirençli bitkiler elde edeceğiz derken, bitkilerin yapısını ve besin değerini tamamen değiştirmiş olabiliriz. Ve bunları yaparken de genetik değişime uğramış gıdaları yeterli test ve kontrollerden geçirmediğimiz için, uzun vadede geri dönüşü olmayan birçok soruna imza atmış olabiliriz. Organik besinler tüm bu uygulamalardan zarar görebilir. Örneğin, genetik değişime uğramış bitkilerin polenleri, esen rüzgârlarla organik bitkilerin tohumlarına ve toprağına nüfuz ederse, organik bitkiler de olumsuz etkilere maruz kalabilir. Bu da başa çıkılamayacak nitelikte birçok soruna yol açar.